KÜRT TOPLUMSALINDA BİR
DEĞİŞİM DİNAMİĞİ OLARAK
KÜRT MEDYASI[1]
“Özgür Gündemi
okumak, silah taşımaktan
Giriş
Türkiye’nin son otuz
yılı boyunca yaşanan ve sürmekte olan düşük yoğunluklu savaş ve bunun sonuçları
üzerinden bir okuma yapıldığında görsel ve yazılı medyanın meseleye bakış ve
meseleyi topluma yansıtma biçimleri üzerinden, devletin asimilasyonist ve inkârcı
bakışını destekleyen bir tutum sahibi olduğu aşikârdır. Kimi dönemlerde
“apoletli medya” tabiriyle ifade olunduğu biçimiyle, savaşın sona erdirilmesi
ve soruna demokratik barışçıl bir çözüm üretilmesi bağlamında Türkiye’de hâkim
medya bugüne değin hep devletin yanında olmuştur. Hiç kuşku yok ki bunun,
medyanın ideolojik perspektifi ile ilgili bir açıklaması olduğu kadar; medya
patronlarının ve kimi medya çalışanlarının iktidar(lar) ile kurdukları girift
ilişkilerle (Kejanlıoğlu, 2004) de bağı bulunmaktadır.
Buna koşut olarak
özellikle 1990’lı yılların başından itibaren muhalif medya ve bunun öncülük
misyonunu üstlenen Kürt medyası, devletin tüm yasaklama, sansür, kapatma
uygulamalarına, kendisine dönük bombalama ve sayısız şiddet eylemlerine,
çalışanlarının maruz kaldığı gözaltı, işkence, derdest edilme, kaybedilme,
yargısız infazlara rağmen yürüttüğü mücadeleyi günümüze taşımış ve bir muhalif
medya geleneği yaratmıştır (Gündüz, 2006).
Kürt yazılı, görsel ve sosyal medyası önemli
bir karşı ideolojik mücadele alanı olarak Kürt toplumundaki değişim
dinamiklerini gözden kaçırmaksızın, Kürt sorununun taşıyıcılığını
yürütmektedir. Güncel gelişmeler, politik süreçler ve devletin kuşatması altındaki
Kürt halkına dair tüm argümanları kamuoyuna taşıyan ve bunları görünür kılan
Kürt medyası, bu anlamda Kürt hareketinin de en önemli dönüştürücü güçlerinden
birini vücuda getirmektedir. Kürt medyasının, devletin yürüttüğü özel savaşın
kamuoyuna deşifre edilmesi kadar önemli bir diğer özelliği de, Kürt toplumunun
değişim dinamiklerini ve toplumsal süreçleri de etkileyen bir özellik
göstermesidir.
Bu
çalışmada yazılı medya, görsel medya ve sosyal medya olmak üzere üç sacayağı
bulunan Kürt medyasının farklılaşan toplumsal dinamikler üzerinden geçirdiği
değişim süreçleri ele alınmaktadır. Aynı paralelde, Kürt halkının merkezinde
yer aldığı önemli değişimlerin taşıyıcısı olarak da Kürt medyası analiz
edilmeye çalışılacaktır. Kürt hareketinin ideolojik mücadele alanlarından
birisi olarak gördüğü medya üzerinden, Kürt toplumuna vermeye çalıştığı
ideolojik, politik ve kültürel formun tartışılmasıyla birlikte, medya-iktidar
ilişkisi ve medyanın toplumsal mobilizasyon süreçlerine dâhil oluş biçimleri de
ele alınabilecektir.
Çalışma, 1990’lı
yıllarla birlikte giderek ivme kazanan çatışmalı süreç içinde, kendi gelişimini
sürdüren ve bu uğurda oldukça fazla bedel ödeyen Kürt medyasının gerek Kürt
hareketi ve gerekse Kürt halkı üzerindeki dönüştürücü rolün izini sürmektedir.
Bu noktada haftalık bir gazete olarak yayına başlayan ve sonradan günlük hale
gelen Özgür Gündem gazetesinin yanı sıra; farklı isimlerle yayınlanan dergiler,
1995’te uydu üzerinden yayın yapmaya başlayan televizyon kanalları, haber
ajansları ve son dönemde etkinliği oldukça artan sosyal medya araçları
üzerinden değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır. Farklı ülkelerde yaşayan
Kürtlerin yayınladıkları ya da Kürt hareketine mesafeli olan başkaca gruplarca
yayınlananlar çalışma kapsamı içerisinde bulunmamaktadır.
Medyanın
İdeolojik İşlevi
Devletin
ideolojik tahakküm araçlarından biri olan medya ile ilgili yapılmış birçok
çalışma bulunmaktadır. Tüm bu çalışmaların ortak yanı, devletin medya araçları
üzerinden topluma hâkim kılmak istediği müesses nizamı kurmaya/korumaya ve söz
konusu müesses nizama muhalif her türlü düşüncenin, hareketin, organizasyonun
bertaraf edilmesini sağlamaya çalışmaktır.
Marksist kuram, maddi
üretim araçlarına sahip olan sınıfın çağın düşüncelerinin üretim ve dağıtım
araçlarına da sahip olacağını belirtir (Özsever, 2004: 136). İstisnasız bütün
iktidarlar, kamuya hâkim kılmak istedikleri ideoloji çerçevesinde medyaya önem
atfetmekte ve bu çerçevede medyayı kendi hegemonyaları altında bulundurmaya
çalışmaktadır.
Marksizm’in
bir yorumu olarak kabul edilen Althusser’ci ekol, devletin
ideolojik aygıtlarını tartışırken medyanın önemine de vurgu yapar. Bu yaklaşıma
göre okul, din, aile, medya, yasal ve siyasal sistem gibi devletin ideolojik
aygıtları aracılığıyla bireylere belli toplumsal kimlikler giydirilir.
İnsanlar, devletin ideolojik aygıtları üzerinden bir kimlik edinirken, aynı
zamanda gerçeği de yine onlar aracılığıyla kavrarlar. Medyada haberleştirilen
metinler, bu noktada önemli bir siyasal işlev görür. Metinler, sembol ve ideolojik
aygıtlarca anlamlandırılarak okuyucu ve izleyicilerini çağırır (Bulut, 2005:
59). Burada ideoloji, bireyleri özneler olarak çağırır. Gündelik yaşamın maddi
ritüelleri içindeki somut işlevinden dolayı, her bir birey bir özne olarak
kendisinin farkına varmaktadır. Seslenilen olarak kendisini fark eden ve
iletişime yanıt veren bireyler, kendilerine dair toplumsal ve aynı zamanda
ideolojik inşa sürecine de dâhil olmaktadırlar (Dursun, 2001: 29). Medya
araçları üzerinden çağırılan okuyucu/izleyici kitlesi nesneye dönüştürülüp,
metinler tarafından yeniden kurulur/kurgulanır. Medyanın bireyleri
kurması/kurgulaması, aynı zamanda iktidarın ideolojik söylem ve politikaları
için toplumsal rızanın da üretilmesi sürecidir (Chomsky ve Herman, 2006).
Gramsci’nin hegemonya
kuramına göre egemen sınıf sadece siyasal ve ekonomik kontrolü değil, aynı
zamanda ideolojik düzeyde de kendi dünya görüşünü topluma benimsetme amacı
taşır. Medya, rızanın kazanıldığı veya kaybedildiği bir ideolojik mücadele
alanı olmaktadır (Özsever, 2004: 137). Bu çerçevede kitle iletişim araçları olan
tüm yazılı ve görsel yayınlar da birer ideolojik mücadele unsurudur.
Medya, ulus
ötesi kapitalizmin, sermayenin, devletin olduğu kadar; sınıfsal, ulusal, cinsel
karşı direniş ve mücadele alanlarından biri konumundadır. Gelişen teknolojik
imkânlar ve dünyayı kuşatan bilişim ağları aynı zamanda her türlü sömürüye,
savaşa, baskıya karşı direnen hareketler için de önemi gittikçe artan bir mevzi
ve karşı direniş alanıdır. Bilginin toplumun tüm hücrelerine kadar yayılmasına,
toplumsal dönüşümlerin ve hareketlerin daha dinamik kılınmasında medya bugün
için daha vazgeçilmez araçlardan birini teşkil etmektedir. Bunun Türkiye’deki
en bariz örneklerinden birisi olarak da Kürt medyasının yarattığı ve sürdürdüğü
gelenek verilebilir.
Kürt Medyasının Kısa Bilançosu
Türkiye’de Kürtlerin
basın serüveninin tarihsel geçmişi 20. yüzyılın başına dayanmaktadır. Yüzyıl
başında Kürt aydınları veya Kürt örgütleri tarafından yayınlanan gazete ve
dergiler bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde ise Kürtlere uygulanan inkâr ve
asimilasyon politikalarının bir sonucu olarak 1960’lı yıllara kadar bu alanda
kayda değer bir gelişme bulunmamaktadır. Dünyada ve Ortadoğu’da büyük
değişimlerin yaşandığı 1960 sonrası dönemde Kürtler de politik örgütlenmeler
kurmuş ve dergiler yayınlayarak halka ulaşmaya ve örgütlenmeye çalışmıştır.
Ancak 1980 darbesi ile tüm hareketler ağır bir yenilgiye uğratılmış ve yaklaşık
on yıl boyunca da bu durum kendisini devam ettirmiştir. PKK’nin silahlı gerilla
mücadelesinin ivme kazanması ve darbe koşullarının görece azalması ile birlikte
1990’lı yılların başına Kürt medyası da etkinlik alanı gün geçtikçe
genişleyerek yeniden filiz verir.
Halk Gerçeği ilk
haftalık gazete olarak 1990’da İstanbul’da yayınlanmaya başlanır. Bu gazetenin
kapatılması sonrasında yayına geçen Özgür Halk gerçeği ise 3. Sayısından sonra
aynı akıbete uğrayacaktır. Bunun ardından yayınlanan Yeni Ülke gazetesi ise
birkaç yılık süre sonunda elli binlik bir tiraja ulaşacaktır.
İlk dönemler haftalık,
sonrasında günlük olarak yayınlanan Azadiya Welat, Kürtçe yayınlanan bir gazete
olarak çeşitli defalar kapatılmasına rağmen, isim değişiklikleriyle birlikte
yayınlanmaya devam etmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.
Özgür Gündem gazetesi,
1992 yılında yayınlanmaya başlamış ve Kürtlerin yazılı medya araçları içinde en
önemli rollerden birini üstlenmiştir. Her kapatma kararı sonrasında farklı
isimlerle yayın yapmayı sürdüren Gündem, yıllar içinde özgür basın geleneğinin
oluşmasında asli bir misyona sahip olmuştur. Sonraki yıllarda Özgür Ülke,
Ülkede Gündem, Yeni Politika, Özgür Bakış, 2000’de Yeni Gündem, Yedinci Gündem,
Yeniden Özgür Gündem, Ülkede Özgür Gündem, Toplumsal Demokrasi isimleriyle
yayınlanmıştır. Bugüne kadar gazeteye sayısız dava açılmış, sayısız haber ve
yazı sansüre tabi tutulmuş, sayısız kez çalışanları gözaltı ve tutuklamaya
maruz kalmıştır. Özgür Ülke gazetesinin İstanbul’daki merkez binasının 4 Aralık
1994’te bombalanması sonucu bir çalışanının ölümü ve 18 kişinin de yaralanması,
dönemin hafızalarda yer eden olaylarından olmuştur (Ayaz, 1997: 215). Bugüne
kadar gazetenin 9 yazar-muhabiri, 19 dağıtımcısı faili meçhul saldırılar
sonucunda katledilmiştir.
Benzer bir durum bu
dönem boyunca çıkarılan dergiler için de söz konusudur. Özgür Halk, Genç Bakış,
Özgür Kadın, Heviya Jine, Demokratik Modernite gibi dergiler de sayısız
kapatma, sansür uygulaması, ceza davası, gözaltı ve işkence uygulamalarına
rağmen kendilerini sürdürmeyi başarmış ve günümüze kadar ulaşmayı
başarmışlardır.
Kendi alanında ilk
televizyon kanalı olan Med TV, 1995’te uydu üzerinden yayın yapmaya başlamış,
1999’da Belçika tarafından kanalın kapatılması sonrasında bu kez Medya TV
adıyla lisans alarak yayınlarını sürdürmüştür. 2004 yılında Fransa tarafından
lisansı iptal edilince Roj TV devreye girmiş ve en sonunda geçtiğimiz yıl
Danimarka’nın bu kanalı kapatması sonrasında Nuçe TV adıyla yeni bir kanal
kurularak yayın yapmayı sürdürmüştür. Bunların dışında halen yayınlarını Türkçe
veya Kürtçe olarak sürdüren ve farklı yayın konseptlerine sahip kanallar
bulunmaktadır. MMC TV, Sterk TV, METV, Newroz TV, Mezopotamya TV Türkiye’de
yaşayan Kürtlerin hedef izleyicileri oldukları kanallardır.
2002 yılında
“Gerçeklerden asla taviz verilemez” sloganı ile basın dünyasına adım atan Dicle
Haber Ajansı (DİHA) Türkiye ve Kürdistan’ın birçok noktasında kurduğu haber ağı
ile internet üzerinden yayın yapmayı sürdürmektedir. Avrupa’da daha önceki
dönemlerde kurulan Dem Ajans ve Mezopotamya Haber Ajansı (MHA) 2005’ten
itibaren yerini Fırat Haber Ajansı’na (ANF) bırakmıştır.
Günümüzde yazılı ve
görsel medyanın etkinlik alanlarına gittikçe nüfuz eden bir diğer araç ise hiç
kuşkusuz sosyal medyadır. 2000’li yıllarla birlikte internet teknolojisinin
toplumun neredeyse tamamına ulaşması sonucunda, sosyal medyanın kullanımı da
önem kazanmıştır. Kürt hareketinin farklı bileşenleri de sosyal medya üzerinden
etkinlik alanlarını genişletmektedir. İnternetle birlikte ulus devlet
sınırlarının aşılması, bilginin sınırsız dolaşım/paylaşım olanağının doğması ve
tek tek tüm kullanıcıların birer haber kaynağı olabilmesi, sosyal medyanın
sahip olduğu başlıca avantajlardır. Kürtler de internet üzerinden yayın yapan haber
siteleri, sosyal paylaşım siteleri ve tüm diğer sosyal medya biçimleri
üzerinden bilgi/haber dolaşımını gerçekleştirmektedir (Aykol, 2008 ve Toplum ve
Kuram, 2010: 159-167).
Kürt Medyası ve Toplumsal Dönüşüm
Medya,
toplumsal dönüşüm süreçlerinin başat aktörlerinden biridir. Medyada üretilen ve
kamuoyuna sunulan bilgi/haberler, toplumsal süreçlere dair kanıların
oluşmasında, tutum ve tepkilerin belirlemesinde önemli bir işlev görürler. En
yalın bir ifadeyle belirtmek gerekirse; medya
politiktir. İçeriği iyi, kötü ya da her ikisinin
bileşimi de olsa medya, herhangi bir toplum için politik bir problem arz eder
ve bu kaçınılmazdır. Başka bir deyişle; medyayla ilgili ilk sorun onun
içeriğini temel alır; ikincisi ve daha kapsamlısı, medyanın içeriğini üreten
yapıyla ilgilidir (McChesney, 2006: 15). Kürt
medyasının tarihsel izleğine bakıldığında, üretilen bilgi/haberlerin hedef
kitlesi olan Kürtlerin son yirmi yıldaki politik değişimleri de
görülebilmektedir. Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri, Kürt hareketinin söylem ve
politik süreçlerini kamuya ulaştıran medya, kitlelerin
bilgi/bilinçlendirilmesinde, politik tutum belirlemesinde, mobilizasyonunda
önemli rol oynar. Devletin güdümündeki büyük medya tekellerinin gazete ve
televizyonlarında yer vermediği, verdiği zaman ise çarpıtarak manipüle ederek
servis ettiği bilgileri kitlelere ulaştıran Kürt medyası, Kürt hareketinin
kendisini sürdürmesinde, kitlelerle olan bağını korumasında, propaganda
faaliyetlerinde, sempatizan kazanılmasında hep önemli bir yerde durmaktadır.
Medyada kitlelere
ulaştırılan haberler, asla basit ve saf olgulardan ibaret değildir. Zorunlu bir
seçme, çözümleme ve değerlendirme sürecidir. Bu hem haberin yapım süreci için
hem de alımlanma süreci için geçerlidir. Medyada kitlelere servis edilen
sembolik biçimlerin üretilmesi ve medya iletisinin inşası ilk aşamayı
oluşturmakta, ikinci aşama ise bu inşa edilen haberlerin kitleler tarafından
alımlanması ve değerlendirilmesi sürecidir (Dursun, 2001: 70-124). Kürt medyası, 90’larla birlikte hareketin
kitleselleşmesi sürecinde, devletin baskılarına rağmen bölgenin nabzını tutmayı
başarmış, aynı biçimde Türkiye metropollerinde yaşayan Kürtlerin de günlük
olarak haberlere ulaşmasını sağlayarak halk hareketinin mobilizasyonu ve
mücadeleye katılımını sağlamıştır.
Kürt medyasının yazılı
ve görsel olarak kullandığı dil, hareketin içinden geçtiği siyasi süreçleri
yansıtmaktadır. Kimi dönemler daha mutedil ve barışçıl bir dil kullanılırken,
kimi dönemler ise ajitatif ve kitlelerin duygusal reflekslerine hitap ederek onları
harekete geçirmeye çalışan bir dil tutturulduğu görülür. Bu noktada üretilen
söylemleri anlayabilmenin yolu, bu söylemlerin üretildiği ve tüketildiği
sosyal, siyasal ve tarihsel koşulların değerlendirilmesinden geçer (Bilgiç,
2008: 35). Bölgede yaşanan çatışmaların, hak ihlallerinin artış içinde olduğu
dönemlerde kullanılan dil ile ateşkes süreçlerindeki dil değişiklik göstermekte
ve politik süreçler, haberlerin inşasında, haberlerin alımlanmasında etkili
olmaktadır.
1990’lı yıllar
Kürtlerin ikinci “Rönesans”ı olarak tanımlanır. Son 20-25 yıl içerisinde Kürt
halkının en az 100 yıllık bir sosyal gelişme sağladığı ve buna mukabil, sosyal
siyasal kültürel anlamda ciddi bir ilerleme gösterdiği kabul edilir (Aykol,
2010: 11, 93). Halk olarak dört ulus devlet sınırları tarafından bölünmüş, her
parçanın kendi içinde din, dil, lehçe farklılıkları gösterdiği, siyasi
eğilimlerin oldukça farklı uçlarda seyrettiği, aşiretsel bölünmüşlüğün kısmen
varlığını sürdürdüğü, devletle işbirliği içindeki beylik, ağalık, şeyhlik gibi
unsurların etkin olduğu bir Kürdistan coğrafyası söz konusudur. Sözü edilen
dönem içerisinde yürütülen mücadele ile Kürtler kendi ulusal birliklerini
tamamlama ve ortak manevi-moral değerleri etrafında birleşme konularında önemli
adımlar atmıştır. Türkiye devletinin sınırları dâhilinde bulunan Kürtlerin
demokratik halk hareketinin sözcüsü durumundaki medya da burada kilit bir görev
üstlenmektedir.
Ernest Gellner’in milliyetin meydana geliş sürecinde medyanın
rolü üzerine söyledikleri bu noktada dikkate değerdir: “Asıl mesaj, önemli
olanın aktarımların dili ve üslubu olduğudur… Gerçekte ne söylendiğinin pek az
önemi vardır” (Aktaran: Schlesinger, 1994: 272). Bu bağlamda Kürt medya
araçlarının kitlelere yazılı ve sözlü biçimlerde hitap ederken kurdukları dil,
onları halk olarak bir araya getirerek, kendi aralarındaki farklıkları asgariye
indirmeyi hedefler. Ulusun “tahayyül” edilen bir nosyon oluşu, bu tahayyülü
inşa eden dilin ve üslubun önemini vurgulamaktadır. Yüzyıl ortalarında “hayali
Kürdistan burada meftundur” biçiminde dile getirilmiş ve varlığı bile
tartışmalı olan Kürtlerin, son otuz yıllık süreçte sadece Türkiye’de değil,
Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyalarda birliğini tamamlama yolunda önemli
mesafeler kat ettiği kabul edilmektedir.
Kürt yazılı ve görsel
medyasının toplumsal değişimlerdeki önemli rollerinden bir diğeri kolektif,
tarihsel ve kültürel hafızayı oluşturması sürecidir (İnce, 2010). Medya, sadece
haber ve bilgi ulaştıran bir kanal değildir. Kürtlerin tarihsel uzam içerisinde
geçirdikleri süreçlerin, kahramanlık mitlerinin, ritüellerin medya kanalları
üzerinden kitlelere zerk edilmesi, kolektif hafızayı bina etme eylemidir. Toomas
Gross bu eylemi şöyle tanımlar: “Kolektif hafıza, ulus inşası ve ulusal kimlik
için önemli bir temel oluşturur.
Kuşaklar arasında zamansal devamlılık imgesi yaratan bir bağ kurar ve
ideolojik duruşu, sosyo-politik yaklaşımları meşrulaştırır (Aktaran: İnce,
2010). Kolektif hafızanın oluşturulması süreci, Kürtlerin de halk hareketine
katılımlarını, manevi bir birliktelik ruhu içinde mücadele etmelerini
getirmektedir. Burada inşa edilmeye çalışılan kimliğe bir tarihsel anlam
yükleme, değer atfetme, bir derinlik kazandırma işlevi görmek ve topluluk
üyelerinde aynı kaderi paylaşma duygusu uyandırmak (Bilgiç, 2008: 36) kolektif
hafızanın önemli işlevlerindendir. Bu noktada özellikle 90’lı yıllara
bakıldığında Özgür Gündem gibi gazetelerin, Med TV gibi televizyon kanallarının
Kürt kimliğinin yeniden kurulması noktasında etkili oldukları açıktır. Örneğin
1990’lı yıllardan sonra yaygın biçimde kutlanan ve bir “direniş tarihi”
biçiminde ritüelleşen 21 Mart Newroz bayramı Kürt yazılı ve görsel medyasının
eliyle kitlelerin mobilize edildiği bir tarihe dönmüştür. Newroz mitinin
Kürtlerin esaretten kurtuluşuna işaret ettiği, Newroz’un halk kahramanlığının
bir ifadesi olduğu, bu tarihte tüm Kürtlerin ulusal mücadele ve direnme
geleneğini sürdürmesinin Newroz ruhunu korumanın başlıca yolu olduğu
işlenmektedir. Başka örnekler olarak Çarşema Reş (Aleviler tarafından kutsal
kabul edilen bir ritüel) ve Çarşema Sor (Ezidi Kürtlerin bir ritüeli)
verilebilir. Tüm bu örneklerde Kürt medyası, hitap ettiği halk kesimlerinin
bellek inşasına rol oynamış ve söz konusu ritüellerin yaygınlaşmasını,
genelleşmesini, daha bilinir hale gelmesini sağlamada rol oynamıştır.
Kürt yazılı ve görsel
medyası, halk kitleleri nezdinde haber ileten birer araç olmanın yanı sıra,
onlara bilinç kazandıran, dünya görüşlerini ve toplumsal yaşamlarını
etkileyerek dönüştüren bir niteliğe de haizdir. Medya, ulaştığı hedef kitlenin
belli bir kültürel sermaye edinmesinde ve bu kültürel sermayenin tekil bireylerden
tutalım da toplumsal tabakaların değişimlerinde etkilidir (Laughey, 2009: 63).
Asimilasyon politikaları sonucunda zihinsel dünyaları çarpıtılmış, geri
bırakılmış, eğitim oranının görece düşük olduğu Kürdistan’da medya, bir eğitim
kurumu gibi işlev görerek, bireylerin ideolojik, tarihsel, kültürel
gelişimlerini direkt etkilemiştir. Kürtler, medyanın ürettiği ideolojik ve
politik temsillere dönük bir okuma geliştirerek (Laughey, 2009: 90) “hâkim
kodlar” üzerinden bir alılmama gerçekleştirmektedir. Böylesi bir okumanın
sonucunda kitleler, medyanın ürettiği söylemlerin dili üzerinden değişim
göstermektedir. Eski bir Özgür Gündem çalışanı, medyanın toplumsal dönüşümdeki
rolünü şöyle dile getiriyor:
“Ayrıca gazetenin
kendisinde çalışmak ve yazmak, başka bir çok alanda çok değerli düşüncelere
sahip insanların kendi kendilerine göremeyecekleri pek çok gerçeği görmesini sağladı. Gündelik evreni bu gazeteden izlemek, aslında
Kürtlerin olduğu yerden dünyaya bakmanın niçin batıdaki pek çok yazar ve düşünür
için bu kadar zor olduğunu anlamamı sağladı. Ben, doğrusu, Kürtlerin
Türkiye'deki gerçeğiyle Özgür Gündem vasıtasıyla tam olarak tanıştığımı
düşünüyorum” (Bayram, 2011: 95).
1990’lı
yılların başından itibaren devreye sokulan baskı uygulamaları, tutuklamadan faili
meçhul cinayetlere uzanan bir yelpazedeki tüm çıplak ve örtülü zor araçları
Kürtlerin medya ve bilhassa Özgür Gündem gazetesi etrafında kenetlenmesini ve
duygulanımsal yoğunluğun yüksek bir kapasiteye ulaşmasını da beraberinde
getirmiştir (Bayram, 2011). Bölgede Kürt medyası adına çalışmak, en küçük bir
destek vermek, daha da uç bir noktada sadece Özgür Gündem gazetesini
okumak/bulundurmak dahi gözaltına alınma, işkence ve kötü muamele görme,
yargılanma vesilesi yapılmaktadır. Böyle olunca da özellikle Kürt gençleri bu
alanda hareketin kendisini idame ettirebilmesi için yoğun bir katılım
sergilemiş ve medya, başlı başına devlet ile hareket arasında bir
hegemonya/mücadele alanı olarak kurulmuştur. Bölgede gazete dağıtımcılığı yapan
çocukların –Küçük Generaller- yaşadıkları olaylar, Med TV izlendiği
gerekçesiyle yapılan çanak anten operasyonları, tutuklanan ve yıllarca
hapishanelerde tutulan gazeteciler, bölgeye girişi yasaklanan gazetelerin oldukça
yaratıcı yöntemlerle okurlara ulaştırılması hikâyeleri (Karaca, 2008) 90’lı
yıllarda Kürtler arasında dilden dile anlatılarak bir mücadele mitosu meydana
getirmiştir. Kürt medyasının karşılaştığı baskı uygulamaları, Kürtlerin bu
araçları ve çalışanlarını daha fazla sahiplenmelerini, onlara maddi manevi
destek vermelerini, yeni yetişen nesillerin de benzer bir motivasyonla basın
çalışmalarına katılmalarını kolaylaştıracaktır.
“Yani, biz de o insanların içinde, çocuk halimizle
insanları aydınlatmak, bilinçlendirmek için o gazeteyi alırdık, Özgür Gündem
gazetesini alır, insanlara götürürdük. Bir insan Özgür Gündem gazetesini
alırken, eline geçtiğinde, öyle
seviniyordu ki, diyordu ‘çok şükür yarabbim, bugün bu gazete elime
geçti.’ Hemen, gazeteyi aldığı gibi
okuyordu. Bazı okuyucularımız
vardı, gazeteyi götürdüğümüz
esnada, epey okuyucularımız vardı. Ben bir okuyucumu anlatayım. Gazetesini götürürken, bir kaçak cigara
sarıyordu, masanın üzerine bırakıyordu, bana hazırlıyordu. Liceli yaşlı bir
adamdı. Yani gazetesini götürürdüm. ‘İşte’ derdim, ‘hacı dayı halkın sesini
sana ulaştırdım.’ Bana bakıyordu böyle sanki rahatlıyordu, bana diyordu ‘hele sen otur, sigaranı iç,
ben sana bir çay da istiyem.’ Kendisi gidip bir çay getirirdi, ‘yok
illahim benim çayımı da içeceksin benim cigaramı da içeceksin. Sen ölümden
geliyorsun, bana o hizmeti yapıyorsun,
bana aktarıyorsun, ben de sana bir sigara vermişim bir çay içirecem, çok mudur
acaba?’” (Bayram, 2011: 82)
Çalışmanın başında dile
getirildiği üzere medya, devletin başlıca hegemonya araçlarından biri
olduğundan, topluma verilmek istenen forma uygun olarak dizayn edilen haber
dili ve aktarımı, buna karşı toplumsal bir muhalefeti örgütleyen Kürt
medyasının da devletin söz konusu dizaynına mukabele eden bir anlayışı
sergiler. Bunun en bariz örneklerinden birisi özel ve devlet kanallarını,
yazılı basını büyük oranda kendi denetimine alan AKP iktidarı döneminde Kürt
medyasının izlediği politika göstermektedir. Medyada dini temsilleri ön plana
çıkararak (Binark ve Bek, 2007: 43) din üzerinden Kürt hareketine dönük anti
propaganda yapan AKP’ye karşılık Kürt medyası da benzer bir dil inşasına
gitmiştir. Dini sembol ve ritüellerin, dini söylemlerin daha yoğun bir
kullanımı üzerinden AKP’nin ürettiği politikalara muhalefet eden ve bu
muhalefeti kitleler nezdinde mobilize eden Kürt medyası, belirtilen hegemonya
mücadelesini bu alanda da vermektedir. Kürt medyasının son dönemde sivil Cuma
namazı eylemlerini haber yapış biçimlerine bakıldığında bu yaklaşım daha net
anlaşılmaktadır.
Yeni Fenomen: Sosyal
Medya
2000’li
yıllarda internet teknolojisi toplumun önemli bir kesimi tarafından kullanılır
hale gelmiştir. İnternet, gazete ve televizyon gibi medya araçlarının önemini
görece azaltan ve daha hızlı iletişim imkânları sunarak gelişen siyasal ve
toplumsal olaylara karşı çok daha hızlı reaksiyonların ortaya çıkabilmesini
beraberinde getirmektedir. Yazılı ve görsel medyanın da internet üzerinden
yayın yapması, daha geniş bir izleyici kitlesine hitap etmesi, sansür
uygulamalarının daha asgari düzeyde olması gibi nedenler internet medyasını
önemli hale getirmektedir. Sosyal medya olarak tanımlanan internet teknolojisi,
dünyanın her yanındaki bireylerin tek tek ve anında haber kaynaklarına
ulaşabilmesini, bireylerin birer haber kaynağı olmasını, kendileri dışındaki
toplumsal kesimlere de kolaylıkla ulaşmalarını sağlar. Dolayısıyla propaganda
aracı olarak oldukça etkin bir silah haline gelen sosyal medya, devletin ve
karşısında konumlanan Kürt politik hareketinin mücadele ve hegemonya kurma
arenası haline gelmektedir.
Sosyal
medyanın avantajlarının yanı sıra dezavantajarı ve manipülatif bilgi dolaşımına
açık yanları da söz konusudur. Özellikle bilgi kirliliğinin yarattığı sorunlar,
sosyal medyaya duyulan güveni olumsuz etkilemektedir. Yine sosyal medyada
ortaya çıkan düzeysiz, lümpen üslup kullanımları, milliyetçi ve ötekileştiren
söylemler de, güvenilirlik problemine yol açmaktadır.
Kürtlerin
sosyal medyadaki temsillerine bakıldığında ilk göze çarpan, yoğun bir ilginin
varlığıdır. Baskılanan, yok sayılan bir halkın ve legal demokratik zeminlerde
kendisini ifade etme koşulları ortadan kaldırılan Kürt hareketinin sosyal
medyadaki etkinliği de bu anlamda anlaşılırdır. Kolektif kullanımlar, kurumsal
internet yayınları ve son kertede bireysel internet kullanımı ile sosyal
medyada Kürt meselesinin görünür kılınması ve izleyici kitlelerinin genişlemesi
mümkün olmaktadır. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden Kürt meselesine ve aktüel
süreçlere/olaylara dair sürekli akan bir bilginin varlığı, Kürdistan’da yaşanan
hak ihlallerinin kamuoyuna duyurulmasında ve bunlara karşı tepkilerin
geliştirilmesinde etkili olmaktadır. En yakın örneklerden biri olarak
Roboski’de 34 Kürt gencinin savaş uçakları tarafından bombalanarak katledilmesi
sonrasında, sosyal medya ağları üzerinden olayın tüm yönleri kamuoyuna
ulaştırılmış ve bu katliam sonrasında kamuoyunda güçlü bir tepkinin oluşmasında
önemli rol oynamıştır. Çok iyi biliniyor ki 1990’lı yıllarda paramiliter
güçlerin gerçekleştirdiği sayısız katliam, bölgede gerçekleşen faili meçhul
cinayetler ve savaşın tüm çıplak gerçekleri, hâkim medya tarafından görülmemiş,
görülmüşse de devletin bekası gereğince sümen altı edilmiştir. Söz konusu
dönemde yaşananları kamuoyuna ulaştırmayı gaye edinen Kürt medyası ise yukarıda
ifade edildiği üzere birçok baskı ve zor uygulamasıyla karşılaşmış, bunun
sonucunda ya birçok olay hiç duyulmamış ya da oldukça sınırlı bir okur/izleyici
kitlesine ulaşabilmiştir. Bu anlamda sosyal medya Kürt hareketinin nefes borusu
olmak yolunda ciddi mesafe kat etmiştir.
Sosyal
medya da diğer yazılı ve görsel medya unsurları gibi, kitlelerin mobilize
edilmesinde, hareketin ideolojik ve politik formasyonun kitleye hâkim
kılınmasında, hareketle duygusal bağlanımlar geliştirilmesinde ve nihayetinde
toplumsal dönüşümlerin yaşanmasında rol oynamaktadır.
Sonuç
Devletin
en temel ideolojik aygıtlarından biri olan medya, toplumların istenilen
formlara dönüştürülmesi, istenilen dünya görüşünün kamuya hâkim kılınması
sürecinin başlıca aktörlerindendir. Medya, kitlelerin haber ve bilgi alma aracı
olduğu kadar, bir hegemonya inşa etme alanıdır. Devletin kendi tekeline aldığı
medyanın ördüğü kuşatmayı yırtma görevini de alternatif medya üstlenmektedir.
Bu bağlamda Kürt medyası da son yirmi beş yıllık geleneği boyunca devlete ve
onun uzantısı durumundaki basına karşı muhalefet etmiş ve bu muhalefeti
kitlelerde örgütlemiştir. Kürt medyası, bu amacı için mücadele verirken sayısız
saldırıya maruz kalmış olsa da kendi imkânları dâhilinde devamlılığını
sağlamayı başarmış ve medyanın farklı biçimlerinde kendisini yeniden
üretmiştir. Devlete karşı Kürt hareketi de kendi ideolojik formunu kitlelerle
buluşturmayı amaç edinmiştir. Kürtlerin tarihsel, kültürel kolektif hafızasının
inşasında, kendi aralarındaki parçalanmışlığın bertaraf edilmeye
çalışılmasında, toplumdan gizlenen tüm bilgi ve haberlerin zor şartlarda
kitlelere ulaştırılmasında Kürt medyasının yeri tartışmasızdır. Kürtlerin ve
harekete sempati duyan tüm kesimlerin medya araçları yoluyla değişime tabi
kılınması gerçeği, hep medyanın gücünün gösterenleridir. Yöntemler, kullanılan
araçlar, kullanılan dil ve üslup, haber yaklaşımları ne olursa olsun, Kürt
medyası sahip olduğu misyonu her biçimde savunmakta ve ulaştığı kitlelerin
politik süreçler hakkında aydınlatılmasına, onların belli konularda kanaat
sahibi kılınmalarına ve mobilize olmalarına öncülük etmeyi sürdürmektedir.
KAYNAKÇA
Ayaz, B. (1997) Türk Basını- Türkiye’de İnsan Hakları ve Kürt
Sorunu Örneğinde, Belge Yayınları, İstanbul.
Aykol, H. (2008) Haber Basınından İslamcı Medyaya, Agora
Kitaplığı, İstanbul.
(2010) Kürt
Medyasında Yirmi Yıl, Evrensel Yayınları, İstanbul.
Bayram, S. (2011) Another Story of the Daily Circulation of Özgür
Gündem: Affective Materiality, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Bilgiç, E. E. (2008) Vatan Millet Reyting, Evrensel Yayınları,
İstanbul.
Binark, M. ve Bek M. G. (2007) Eleştirel Medya Okuryazarlığı,
Kalkedon Yayınları, İstanbul.
Bulut, F. (2005) Türk Basınında Kürtler, Evrensel Yayınları,
İstanbul.
Dursun, Ç. (2001) TV Haberlerinde İdeoloji, İmge Yayınları,
Ankara.
Gündüz, B. (2006) Generallerin Mikrofonlu Erleri ve Kürtler, Aram
Yayınları, İstanbul.
Herman, E. S. ve Chomsky N. (2006) Kitle Medyasının Ekonomi
Politiği-Rızanın İmalatı, Aram Yayınları, İstanbul.
İnce, G. B. (2010) “Medya ve
Toplumsal Hafıza”, Kültür ve İletişim Dergisi içinde, s 13/1, kış 2010,
Ankara. http://ilef.ankara.edu.tr/ki/yazi.php?yad=12530 (21.07.2012)
Karaca, İ. (2008) Ape Musa’nın Küçük Generalleri, Berçem
Yayınları, İstanbul.
Kejanlıoğlu, B. (2004) Türkiye’de Medyanın Dönüşümü, İmge
Yayınları, Ankara.
Laughey, D. (2009) Medya Çalışmaları-Teoriler ve Yaklaşımlar,
Kalkedon Yayınları, İstanbul.
McChesney, R. W. (2006) 21. Yüzyılda İletişim
Politikaları-Medyanın Sorunu, Kalkedon Yayınları, İstanbul.
Özsever, A. (2004) Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci, İmge
Yayınları, Ankara.
Shlesinger, P. (1994) Medya Devlet ve Ulus, Ayrıntı Yayınları,
İstanbul.
Toplum ve Kuram Dergisi (2010) Gültan
Kışanak ile Röportaj, sayı 4, Güz 2010, İstanbul.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder