KÜRT
SORUNUNA ÇÖZÜM ÖNERİSİ OLARAK
DEMOKRATİK
ÖZERKLİK
1-
Giriş
Bu proje esas olarak kaynağını, günümüzün çağdaş demokratik
özyönetim anlayışından ve Türk ve Kürt halklarının bin yıllık ilişkilenme
tarihinden almaktadır. Amacı 1920'lerde Anadolu halklarının birlikte yürüttüğü
mücadele sonucunda kazanılan bağımsızlığın ardından ilan edilen ve 91. yılını
dolduran Cumhuriyetin, demokratik bir niteliğe kavuşturulması ve 1924
Anayasasından günümüze kadar, giderek kangren hale dönüşen Kürt sorununun
demokratik çözümüne katkı sağlamaktır.
Cumhuriyetin benimsediği katı merkeziyetçi ulus devlet sistemi, Türkiye'de yaşayan tüm toplumsal kesimlerin özgürlük, eşitlik talepleri ile sosyal ve ekonomik sorunlarını da çözümsüz bırakan büyük dengesizlikler ortaya çıkarmıştır. Temelde Türkiye'de yaşayan-başta Kürtler olmak üzere-tüm farklılıkları yok sayan, bunun da ötesinde asimile ederek kültürleri ortadan kaldırmayı resmi bir ideoloji olarak benimseyen yönetim anlayışı, hiçbir toplumsal sorunun çözümüne olanak sunmamaktadır. Tekçi bir devlet yönetimi anlayışıyla toplumu da tek tipleştirmeyi hedefleyen mevcut uygulamalar, toplumsal ihtiyaçlara cevap olmak bir yana, sorunların ve krizlerin de başlıca nedenidir.
Sorunların artık yerelde, yani sorunun yaşandığı yerde ve sorunu yaşayanlarca tartışılıp çözüldüğü çağdaş demokrasilerle kıyaslandığında; Türkiye ağır, hantal, bürokratik ve yerele uzak katı merkeziyetçi idari yapısıyla tıkanmış durumdadır. Bu temelde Türkiye'deki siyasi-idari yapılanmanın köklü bir reformla ele alınarak değiştirilmesi kaçınılmazdır. Dünya genelinde yaşanan değişim süreçleri ve hali hazırda Ortadoğu'da yaşanmakta olan gerilim ve çatışmalar karşısında, her ulus için ayrı bir devlet talep etme gibi felsefik ve konjonktürel gerçeklikten uzak ve halkların birbirini boğazlamasına kadar gidebilecek bir süreci tetikleyecek siyaset anlayışı tıkanmıştır. Bunun yerine ise halkların demokratik birliğini esas alan, demokrasiyi genel bir meclise hapsetmeyen, halkın tartışma ve karar mekanizmalarına katılımını kolaylaştıran, toplumun temel sorunlarını en iyi şekilde ve yerinde çözüme kavuşturacağı bir siyasi ve idari yapılanma modelinin, bölgede ve Türkiye'de kendini büyük bir ihtiyaç olarak dayattığı gerçeği çok açıktır. Bu düşünceden hareketle; ülke bütünlüğü içinde halkın yerelde söz ve karar sahibi olmasını sağlayacak ve tüm farklılıkların kendini özgürce ifade edebileceği düzeyde özerklik kazanması temeline dayanan modeli ''DEMOKRATİK ÖZERKLİK'' olarak tanımlıyoruz. Demokratik özyönetim anlamına gelen Demokratik Özerklik, esas olarak Demokratik Cumhuriyetin içinin doldurulmasıdır.
Cumhuriyetin benimsediği katı merkeziyetçi ulus devlet sistemi, Türkiye'de yaşayan tüm toplumsal kesimlerin özgürlük, eşitlik talepleri ile sosyal ve ekonomik sorunlarını da çözümsüz bırakan büyük dengesizlikler ortaya çıkarmıştır. Temelde Türkiye'de yaşayan-başta Kürtler olmak üzere-tüm farklılıkları yok sayan, bunun da ötesinde asimile ederek kültürleri ortadan kaldırmayı resmi bir ideoloji olarak benimseyen yönetim anlayışı, hiçbir toplumsal sorunun çözümüne olanak sunmamaktadır. Tekçi bir devlet yönetimi anlayışıyla toplumu da tek tipleştirmeyi hedefleyen mevcut uygulamalar, toplumsal ihtiyaçlara cevap olmak bir yana, sorunların ve krizlerin de başlıca nedenidir.
Sorunların artık yerelde, yani sorunun yaşandığı yerde ve sorunu yaşayanlarca tartışılıp çözüldüğü çağdaş demokrasilerle kıyaslandığında; Türkiye ağır, hantal, bürokratik ve yerele uzak katı merkeziyetçi idari yapısıyla tıkanmış durumdadır. Bu temelde Türkiye'deki siyasi-idari yapılanmanın köklü bir reformla ele alınarak değiştirilmesi kaçınılmazdır. Dünya genelinde yaşanan değişim süreçleri ve hali hazırda Ortadoğu'da yaşanmakta olan gerilim ve çatışmalar karşısında, her ulus için ayrı bir devlet talep etme gibi felsefik ve konjonktürel gerçeklikten uzak ve halkların birbirini boğazlamasına kadar gidebilecek bir süreci tetikleyecek siyaset anlayışı tıkanmıştır. Bunun yerine ise halkların demokratik birliğini esas alan, demokrasiyi genel bir meclise hapsetmeyen, halkın tartışma ve karar mekanizmalarına katılımını kolaylaştıran, toplumun temel sorunlarını en iyi şekilde ve yerinde çözüme kavuşturacağı bir siyasi ve idari yapılanma modelinin, bölgede ve Türkiye'de kendini büyük bir ihtiyaç olarak dayattığı gerçeği çok açıktır. Bu düşünceden hareketle; ülke bütünlüğü içinde halkın yerelde söz ve karar sahibi olmasını sağlayacak ve tüm farklılıkların kendini özgürce ifade edebileceği düzeyde özerklik kazanması temeline dayanan modeli ''DEMOKRATİK ÖZERKLİK'' olarak tanımlıyoruz. Demokratik özyönetim anlamına gelen Demokratik Özerklik, esas olarak Demokratik Cumhuriyetin içinin doldurulmasıdır.
2- Demokratik
Özerklik Tanımı
Özerklik, en yalın tanımla;
birbirlerinden farklı topluluk veya kültürlerin kendi haklarında kendilerinin
karar vermeleri, kendilerini kendilerinin yönetmesi ve bundan sorumlu
olmalarıdır.
Demokrasi ve özerklik kavramlarının yan yana gelmesiyle oluşan bir
kavramdır.
Özerklik, görece
bağımsızlığı tanımlar. Özerklik
tanımı bugüne kadar devletçi sistemlerin kullandığı bir içeriğe sahip olmuştur.
Demokratik özerklik
veya her hangi bir özerklik kavramı kullanıldığında şu konu öne çıkar; ortak
bir coğrafyada bulunan iki veya daha fazla farklı siyasal yapının veya toplumun
ayrılmadan, bir arada bulunması.
Özerklik ilişkisi
birbirinden yapısal olabileceği gibi yapısal olmayan farklılıkları da gerekli
kılar. Zaten farklılığın olmadığı yerde özerklik ilişkisinin de olması mümkün
değildir.
Farklılığın olmadığı
yerde aynılık vardır. Aynı
olanın ise birbirinden özerk
olmak gibi bir sorunu yoktur. Bu farklılıklar ulusal olabileceği gibi, dinsel
veya cinse dayalı farklılıklar olabilir. Farklı uluslar, dinsel yapılar
veya cinsler birbirlerine göre özerk örgütlenmek isteyebilirler.
Özerklik daha çok devletin
merkezi kimi yetkilerini yerele devretmesi olarak da anlam kazanmıştır.
Özetle formüle etmek gerekirse; devlet + yerel devlet veya merkezi
devlet + yetkileri arttırılmış yerel devlet olarak da ifade edebilir.
İkisi nitelik olarak birbirlerinden ayrılmayıp bir bütünü
oluşturmuşlardır. Makro ve mikro-devlet
olarak ifade bulur.
Yani devletin bir
prototipi, bir ön aşaması olarak kabul edilmelidir.
Demokratik özerklik ise demokratik konfederalizm ve demokratik
ulus bütünlüğü içinde anlam bulur.
Kürt halkının siyasal ve
toplumsal yaşam sistemi demokratik konfederalizmdir. Demokratik
konfederalizm Kürdistan’ın dört parçasında yaşayan Kürt halkının oluşturduğu
bir sistemdir.
3- Demokratik
Özerkliğin Özellikleri
Demokratik özerklik;
devlet ve demokratik konfederalizmin ilişki biçimi ve hukukudur. İkisi
arasındaki statüdür.
Demokratik özerklik, devlet + demokrasi formülündeki ( + ) artı rolünü oynamaktadır.
Ortak vatanda iki ayrı gücün birbirleriyle olan ilişkilerini, hukukunu
tanımlar. Her iki sistemin nitelikleri bellidir.
Bu iki güç arasında kaba anlamda siyasal bir sınır yoktur. Ancak, her halkın üzerinde yaşadığı bir
vatan vardır.
İki ayrı sistemin içiçeliği
vardır. “Türkiye de devlet vardır
Kürdistan’da da Konfederalizm vardır” denilemez. Devletin Kürdistan’da
da kurumları olabilir. Aynı şekilde Konfederalizmin de Türkiye’de kurumları
vardır. Örneğin İstanbul’da yaşayan Kürtler de kendi siyasal kurumları olan
meclislerini oluşturabilir, okullarda anadillerinde eğitim yapabilir ve kendi
renklerini taşıyabilirler.
Mücadele, cepheden birbirini ortadan kaldırma tarzında değil, iç
içe geçme ve birbirini aşma tarzında gerçekleşir.
Demokratik özerklik ilişkisi bir mücadele ilişkisidir. Bu iki
gücün bir arada olması aralarında bir mücadele olmadığı anlamına gelmez.
Aralarında çok yoğun bir mücadele vardır. İlişki düzeyini ve statüyü bu güçler
dengesi belirler.
Devlet ve Demokratik Konfederal sistem arasındaki özerklik
ilişkisi böyle değildir. Bu farkı ifade etmek için de bu özerklik ilişkisine
Demokratik Özerklik demekteyiz.
Özerkliğin demokratik nitelikte olması devletsiz olma özelliğinden
ileri gelir. Demokrasi de zaten devletsizlikle ifade bulur. Demokrasi devlet
olmayan halk yönetimidir.
Demokratik özerklik; Kürt halkının temel ulusal haklarının
Türkiye’nin demokratikleşmesi çerçevesinde tanınmasıdır.
Bu çerçevede Demokratik
Özerkliğin başlıca özellikleri şu biçimde ifade edilebilir:
o
Türkiye siyasi ve idari yapısında demokratikleşmeyi sağlamak
amacıyla, köklü bir reformu öngörür,
o
Sorunların çözümünde geliştirilecek yöntemler için, yereli
güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesinden hareket eder,
o
Halkın karar alma süreçlerine dâhil olması için demokratik
katılımcılığı savunur ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini esas alır,
o
Salt 'etnik' ve 'toprak' temelli özerklik anlayışı yerine,
kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir
yapılanmayı savunur,
o
'Bayrak' ve 'Resmi dil' tüm 'Türkiye Ulusu' için geçerli olmakla
birlikte, her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik
özyönetimini oluşturmasını öngörür,
o
Sorunların çözümünü sadece devlet sistemini değiştirmede aramaz,
toplumun öz yeterliliğini esas alır.
4-
Demokratik Özerklik Nasıl Yaşam Bulur?
a) Türkiye’nin demokratikleşmesi
b) Genelde tüm kimliklerin, özelde de Kürt halkının ulusal
kimliğinin tanınması
c) Genelde kimliklerin ve özelde Kürt kimliğinin anayasal güvence
altına alınması
d) Temel ulusal ve demokratik hakları olan anadilde eğitim hakkı
e) Her halkın kendi kültürünü özgürce yaşama ve özgürce geliştirmesi
f) Düşünce ve ifade özgürlüğünün en kapsamlı biçimi
g) Kürt kimliğine dayalı olarak siyaset yapma ve örgütlenme
özgürlüğü
h) Demokratik özerklik ilişkisinin maddi zeminini anayasal güvence
altına alma
i) Bu ilişkinin oluşmasında en önemli diğer konu Kürt halkının
temel siyasal ve toplumsal örgütlenme sistemi olan demokratik konfederalizmin
tanınması ve Kürt halkının iradesi olarak kabul edilmesidir.
Buna dayalı olarak halk kendi meclislerini yerelden genele kadar
oluşturur ve kendini kendisi yönetir.
Demokratik özerklik buradan da anlaşılacağı gibi farklılıkların
tanınması ve kendi kimliklerine göre yaşamalarıdır. Özgünlüğünü koruması ve
özgürlüğünü elde etmesidir.
Demokratik özerklik öncelikle bir zihniyet meselesidir. Zihniyet
alanında bir değişim olmadan böyle bir çözüm oluşmaz.
Demokratik Özerk Kürdistan,
demokratik özerkliğin somutlaşmış halidir
5- Meclisler
Sistemi
Türkiye'yi 20-25
Bölge’ye ayıracak olan bu idari modelde, adem-i merkeziyetçilik işletilerek
birbiriyle yoğun bir şekilde sosyo-kültürel ve ekonomik ilişki içinde bulunan
komşu illeri kapsayan ve İl Genel Meclislerine benzer bir şekilde seçimle
işbaşına gelen bir Bölgesel Meclis; eğitim, sağlık, kültür, sosyal hizmetler,
tarım, sanayi, denizcilik, imar, çevre, turizm, telekomünikasyon, sosyal
güvenlik, kadın, gençlik ve spor gibi hizmet alanlarından sorumlu olacaktır.
Merkezi hükümet; dışişleri, savunma ve maliye hizmetlerinin yürütülmesiyle görevlidir. Emniyet ve adalet hizmetlerindeki yetki paylaşımı ise Bölge ve Merkezi yönetimlerce birlikte kararlaştırılacaktır. Örnek olarak, başlangıçta asayiş ve trafik hizmetleri Bölge otoritelerine devredilebilir.
Bu Meclislere 'Bölge Meclisi', Meclislerde görev yapacak kişilere de 'Bölge Temsilcisi' denir. Meclis hem Meclis Başkanını, hem de görevli olduğu eğitim, sağlık, kültür vs gibi görevli olduğu alanlardaki işleri yürütecek 'Yürütme Kurulu' üyelerini ayrı ayrı seçer. Başkan ve Yürütme Kurulu üyeleri, Meclisin aldığı kararların icrasından sorumludur.
Bölge Meclisleri nüfus ve gelişmişlik düzeyine göre, her yıl merkezi hükümetin aktardığı bütçenin yanında, yerel gelirlerden de pay alarak hizmetlerin yürütülmesini sağlayacaktır. Az gelişmiş ve yoksul bölgelere pozitif ayrımcılık uygulanacaktır. Bölge Meclisleri her yıl bütçelerinin belli bir kısmını yatırım ve hizmet oranında Belediye Meclisleri ve İl Genel Meclislerine aktaracaktır.
Bu modelde il valileri; 'Bölge Yürütme Kurulu'nun görev alanı dışındaki kendi daraltılmış yetkileri kapsamında kalan işlerle görevlidir. Bakanlıkların taşra teşkilatları da aynı prosedüre tabi olacaklardır. İl Genel Meclisleri, Belediye ve Muhtarlıklar varlıklarını koruyacaklardır.
Bu yapılanma federalizmi ya da etnisiteye dayalı özerkliği ifade etmez. Merkezi yönetimle iller arasına kademelendirilmiş demokratik bir yeni idari takviyedir. Bölgelerin her biri o bölgenin tarihten gelen özel adı veya Bölge Meclisi'nin yetki sınırları içinde bulunan en büyük il'in adıyla anılacaktır.
Toplumun kendi öz örgütlenmeleri ile birlikte ele alınması gereken Demokratik Özerklik uygulaması, özünde 'az devlet, çok toplum', başka bir ifadeyle 'az yasak, çok özgürlük' anlayışının sistematize edilmiş modelidir. Bunun içindir ki toplumun tüm sorunlarının çözümünün devletten beklenmediği, sivil ve bağımsız kuruluşlar aracılığı ile toplumun kendi sorunlarına çözümler geliştirdiği daha pratik, daha demokratik ve daha katılımcı bir sistemdir. Ekonomiden çevre sorunlarına, sağlıktan eğitime, kültür ve sanattan kadın özgürlüğüne kadar toplumsal yaşamın her alanında öz yeterliliği esas alan özerk birimler oluşmalıdır. Bunun anlamı, toplumun kendi Demokratik Özerklik sistemini de, kendi iradesiyle inşa etmesidir.
Sonuç olarak; Türkiye'de kurulacak 20-25 Bölge Meclisleri, TBMM ile İller arasında işleri kolaylaştıran, halkın yönetime daha fazla katılımını sağlayan çağdaş, demokratik siyasi ve idari bir yapılanmadır. Bu yapılanma, Demokratik Özerk Kürdistan'ın gerçekleşme zeminini oluşturacağı gibi, Cumhuriyetin ilk kuruluş aşamasında gerçekleşemeyen demokratikleşmeye de yaşamsallık kazandıracaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder