ACI ŞEKER: VAN’DA ÖLÜM VE BAYRAM
Van, bugüne gökyüzünü sarmış olan kesif bulut tabakasıyla başladı.
Bayramın iki gün öncesinde çarşı-pazarlarda yoğunlaşan kalabalık bir yandan
telaşlı bir koşturmaca içindeyken, diğer yandan yüzlerinden akan derin endişe
ve gerginlik halini okumak için psikolog olmaya hiç de gerek yok. Şehrin nerdeyse her sokak başında
karşılaşılan kurşun geçirmez yelekli, eller tetikte silahlı polisler,
panzerler, TOMA araçları kente savaş varmış havası veriyor adeta.
Tezimle ilgili saha görüşmeleri yapmak için bir haftadır
Van’dayım. Kentteki ilk birkaç günümde fısıltı gazeteleri Ramazan bayramının bu
yıl kutlanmayacağını ve insanların sınırdaki çatışma bölgelerine giderek askeri
operasyon ve çatışmalara karşı kendilerini canlı kalkan yapacaklarını salık
veriyordu. Ve dün elli araçlık bir konvoyla yola düştüler. Aralarında yetmişine
dayanmış kadınlar, coşkulu gençler, sivil toplum örgütü temsilcileri,
milletvekillerinin de olduğu konvoy, öğle sularında Yüksekova yolunda diğer illerden
gelecek konvoylarla buluşup yola devam etmek üzere hareket etti.
Ve geceye doğru ilerlerken saatlerde, buralar için “günlük” haberler
düştü ajanslara:
“Şemdinli’de patlama… Üç ölü.”
“Genelkurmay: Dağlıca’da iki terörist ölü ele geçirildi.”
Bugün Van sakinleri bayramda konu-komşuya ikram edecekleri
şekeri almak, çocuklarını bir çift ayakkabıyla ya da bir gömlekle sevindirmek
için pazarlara akarken, kulakları sınır hattından alacakları haberlere
kesilmişti. Kiminin anası oradaydı; kiminin kardeşi, arkadaşı. Ve tüm kentin
barışa dair umudu…
Şimdi Van’da öğle saatleri… Göğü kaplayan kara bulutlar
yağmur olup çiseliyor usulca. Ve kara haber şimşek hızıyla kenti dört dönüyor.
Canlı kalkanlara yapılan müdahale sırasında Van İl Genel Meclisi üyesi Yıldırım
Ayhan hayatını kaybetti. “Polis kurşunu mu yoksa gaz bombası mı” tartışmaları
süredursun, cenaze Van’a getiriliyor. Hastane önü bir anda insanlar ve
polislerden oluşan bir kalabalık içinde kaldı. Haberi duyanların kimi dostu,
kimi akrabası, kimi çalışma arkadaşı. Tüm bakışlar ise gizliden gizliye
annesine gidiyor sürekli. Dayanamayan anne ve kardeş, birkaç kişi daha
baygınlık geçirip tedavi altına alınıyor. İnsanların bu haline bile tahammül
göstermeyen polis ise burada da insanlara saldırarak adeta olağanüstü hal ilan
ediyor hastanede.
Buradan ayrılıp kentin merkezine doğru yürürken gözlerim kente
hakim dağlardan birine yazılmış “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısına takıldı
ansızın. Bazen karamsarlığa düşüyorum ister istemez çünkü barış umudu şu anda
bu kente en az bu yazı kadar uzakta.
Van sokakları, meydanları, evleri gergin bir bekleyiş içinde
şimdi. Yarın arife günü ve bu günde toprağa verecekleri çocuklarının cenazesine
hazırlanıyor.
Tüm bunların arasında, tez görüşmelerimden birinde yerel
kanaat önderlerinden birinin söylediği cümle takılıyor aklıma: “Açılım zaten
buraya hiç gelmedi ki! Ankara’nın açılımı o!”
Türkiye kamuoyu harıl harıl tartışıyor: “Başbuğ’un ses
kaydı… Reisi cumhurun özlemleri…
Futbolda şike… “ Van’daysa kara göğün altında artık çoktan sıradanlaşmış
ölümlerin gündemiyle karşılanacak bayram.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder