4 Temmuz 2012 Çarşamba

ACI ŞEKER: VAN’DA ÖLÜM VE BAYRAM


ACI ŞEKER: VAN’DA ÖLÜM VE BAYRAM
Van, bugüne gökyüzünü sarmış olan kesif bulut tabakasıyla başladı. Bayramın iki gün öncesinde çarşı-pazarlarda yoğunlaşan kalabalık bir yandan telaşlı bir koşturmaca içindeyken, diğer yandan yüzlerinden akan derin endişe ve gerginlik halini okumak için psikolog olmaya hiç de gerek yok.  Şehrin nerdeyse her sokak başında karşılaşılan kurşun geçirmez yelekli, eller tetikte silahlı polisler, panzerler, TOMA araçları kente savaş varmış havası veriyor adeta. 
Tezimle ilgili saha görüşmeleri yapmak için bir haftadır Van’dayım. Kentteki ilk birkaç günümde fısıltı gazeteleri Ramazan bayramının bu yıl kutlanmayacağını ve insanların sınırdaki çatışma bölgelerine giderek askeri operasyon ve çatışmalara karşı kendilerini canlı kalkan yapacaklarını salık veriyordu. Ve dün elli araçlık bir konvoyla yola düştüler. Aralarında yetmişine dayanmış kadınlar, coşkulu gençler, sivil toplum örgütü temsilcileri, milletvekillerinin de olduğu konvoy, öğle sularında Yüksekova yolunda diğer illerden gelecek konvoylarla buluşup yola devam etmek üzere hareket etti.
Ve geceye doğru ilerlerken saatlerde, buralar için “günlük” haberler düştü ajanslara:
“Şemdinli’de patlama… Üç ölü.”
“Genelkurmay: Dağlıca’da iki terörist ölü ele geçirildi.”
Bugün Van sakinleri bayramda konu-komşuya ikram edecekleri şekeri almak, çocuklarını bir çift ayakkabıyla ya da bir gömlekle sevindirmek için pazarlara akarken, kulakları sınır hattından alacakları haberlere kesilmişti. Kiminin anası oradaydı; kiminin kardeşi, arkadaşı. Ve tüm kentin barışa dair umudu…
Şimdi Van’da öğle saatleri… Göğü kaplayan kara bulutlar yağmur olup çiseliyor usulca. Ve kara haber şimşek hızıyla kenti dört dönüyor. Canlı kalkanlara yapılan müdahale sırasında Van İl Genel Meclisi üyesi Yıldırım Ayhan hayatını kaybetti. “Polis kurşunu mu yoksa gaz bombası mı” tartışmaları süredursun, cenaze Van’a getiriliyor. Hastane önü bir anda insanlar ve polislerden oluşan bir kalabalık içinde kaldı. Haberi duyanların kimi dostu, kimi akrabası, kimi çalışma arkadaşı. Tüm bakışlar ise gizliden gizliye annesine gidiyor sürekli. Dayanamayan anne ve kardeş, birkaç kişi daha baygınlık geçirip tedavi altına alınıyor. İnsanların bu haline bile tahammül göstermeyen polis ise burada da insanlara saldırarak adeta olağanüstü hal ilan ediyor hastanede.
Buradan ayrılıp kentin merkezine doğru yürürken gözlerim kente hakim dağlardan birine yazılmış “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazısına takıldı ansızın. Bazen karamsarlığa düşüyorum ister istemez çünkü barış umudu şu anda bu kente en az bu yazı kadar uzakta.
Van sokakları, meydanları, evleri gergin bir bekleyiş içinde şimdi. Yarın arife günü ve bu günde toprağa verecekleri çocuklarının cenazesine hazırlanıyor.
Tüm bunların arasında, tez görüşmelerimden birinde yerel kanaat önderlerinden birinin söylediği cümle takılıyor aklıma: “Açılım zaten buraya hiç gelmedi ki! Ankara’nın açılımı o!”
Türkiye kamuoyu harıl harıl tartışıyor: “Başbuğ’un ses kaydı…  Reisi cumhurun özlemleri… Futbolda şike… “ Van’daysa kara göğün altında artık çoktan sıradanlaşmış ölümlerin gündemiyle karşılanacak bayram.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder